11.01.2006 00:27    

canata
BASINA VE KAMUOYUNUN DİKKATİNE;

İnşaat Mühendisleri Odasının son zamanlarda peş peşe çıkardığı “yönetmelikler” üyelerin kazanılmış haklarını budayıp geleceklerini ipotek altına almaktadır. Yönetmelikler incelendiğinde söylediklerimizin doğruluğu
görülecektir. Özet olarak ; “Yetkin İnşaat Mühendisliği Uygulama Yönetmeliği” ne göre yetkin mühendis olabilmek için en az beş yıl yetkin bir mühendisin yanında çalışmak gerekmektedir. Yetkin mühendisin hakkınızda hazırlayacağı gizli zarfta iyi bilgiler olursa ve Oda’nın istediği har(a)çı yatırır, yapılan sınavda “başarılı” olursanız yetkin mühendis olabilirsiniz, aksi takdirde bu maraton devam edecektir. “Serbest İnşaat Mühendisliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme Yönetmeliği” de yetkin mühendis yönetmeliği mantığı ile ele alınmıştır. Serbest inşaat mühendisliği yapabilmek için üç yıl deneyim sahibi olmak, harç yatırmak ve odanın sınavını kazanmak gereklidir. Ülke gerçeklerine uymayan ve meslektaşlarımızın sorununu artıracak bu yönetmeliklerin uygulama şansı yoktur.
Mühendislik eğitiminin yetersiz olmasından dolayı bu yönetmeliklerin çıkarıldığı söyleniyor. Peki, soruyoruz bunun sorumlusu kim? Herkesin bildiği YÖK tipi üniversite modeliyle bilimsel eğitimin terkedilmiştir. Ancak özerk- demokratik bir yapıdaki üniversitelerde bilimsel eğitimden söz edilebilir. Bunun dışındaki çözümler kargaşadan başka bir işe yaramaz. Bugüne kadar İnşaat Mühendisleri Odası sorunun asıl kaynağı olan üniversitelerdeki eğitimin düzeltilmesi için hiçbir şey yapmamıştır. Sorunun çözümü kaynağında değil başka yerlerde aranmaktadır. İnşaat Mühendisleri Odasının yaptığı bu düzenleme mühendislerin sorununu çözmek yerine daha da ağırlaştıracaktır. Meslektaşlar arasında statü farkı yaratacak, ucuz işgücü açığa çıkaracak, küçük ölçekte iş yapan büroların kapanmasına, mühendislik hizmetlerinin belirli ellerde toplanmasına neden olacaktır. Açıktır ki oluşacak bu statü farkı örgütlenmeyi de bölecektir. Açık olarak görülen olumsuzluklara karşın yürürlüğe konulan yönetmelikler akla başka şeyler getirmektedir
Uluslar arası tekellerin “Hizmet Ticareti Genel Anlaşması “ (GATS) ile hizmet sektörü 11 temel kategoriye ayrılmaktadır. Bunlardan biride “İnşaat ve bağlantılı mühendislik hizmetleri”dir. Bunun anlamı; dünyadaki tüm mühendislik hizmetlerine, bu hizmetleri yapan tekellerin talip olmasıdır. Ayrıca GATS sözleşmesinde etkin olan Avrupa Birliği Ülkeleri uyum sürecinde, tekellerin talebine hizmet edecek “Mesleki Yeterliliklerin Düzenlenmesi ve Tanımlanması” hakkındaki kanunun çıkarılmasını istemektedir. Doğuracağı sonuçlar itibarı ile genel mühendislik kitlesinin aleyhine uluslar arası tekellerin çıkarına olan bu yönetmeliklerin çıkarılmasında İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin çabası dikkat çekicidir. Yıllarca yürütülen yanlış politikalar sonucunda hangi noktaya gelindiği görülmektedir.
Bu anlamda bu yönetmelikler uygulamaya konulmamalı ve iptal edilmelidir. Bu doğrultuda tüm meslektaşlarımızı tavır koymaya, ülkenin ve mühendis kitlesinin çıkarları doğrultusunda çalışabilecek oda yönetimlerini oluşturmak için çaba göstermeye davet ediyoruz.


DEMOKRAT İNŞAAT MÜHENDİSLERİ

15.02.2006 09:47    

id
Bu görüşlere katılıyorum. Odalar meslektaşlarına destek vereceğine ve onların haklarını koruyacağına onalrın yıllarca YÖK'ün zihisel tutsaklaığına katlanıp, bilimsel ve mesleki anlamda dar alanlara hapsedilmiş üyelerine YÖK'ün reva gördüğü yaklaşımı sergilemektedir. Ayrıca birer meslek örgütü olarak odaların siyasi ve ideolojik güç merkezlerine dönüştüğü küçük illerde yetkin mühendislik sınavlarının ne derece objektif bir değerlendirmeye tabi tutulacağı da ayrı bir tartışma konusudur. Öyle şubeler vardır ki oda seçimlerinde karşılarına çıkan adayları türlü siyasi etiketlerle karamaktadır. Daha sonra ki aşamlarda da bunun acısını çıkarmaktadır. Demokrasiyi içine sindirememiş böylesi yönetimler üyelerine nasıl tarafsız bir gözle yaklaşabilir. Saygılar..............

07.11.2006 08:51    

MAD_MAX
Yazık
Her zaman farklı olalım demişler
Accayip farklı olmuşlar

21.11.2006 18:39    

Burak_LeBRoN
çok yazık olmuş...

24.11.2006 22:50    

alprenco
ben bu dediklerinizie katılmıyorum çünkü bu sistem avrupa kullanılıyor zaten ve yetkin mühendislik sayesinde de belli bir alanda özelleşmiş müh yetişeceği için bunun verimi arttıracağına inanıyorum

01.12.2006 20:24    

derinsu38
bence cok ıyı bırsey adam okuldan cıkıyor veya bıryerden emeklı oluyor her ıse bodozlama atlıyor ayrıca pıyasayıda acayıp kırıyor meslegın ve yapılan ısın degerını dusuruyorlar kım hangı konuda uzmanlasmıs ve kendını bu yone vermıs ıse o yetkılı olacak ve hakkını alacak adam emeklı olmus vergı daıresıne de kayıt olmus 20 mılyarlık ısı 3 mılyara ypıyor bu tasarı bunları onleyecek ıyı olacak ıyı

17.01.2007 09:07    

yerginer
Merhaba,
Bence de güzel bir yaklaşım diye düşünüyorum ama şu sınav için istenen para söz konusu olmasa. Bence odalar üyelerine hizmet için kurulmuşlardır. Kanımca bu sınavları daha düşük ücrete maledemezmiydik acaba. Siz ne dersiniz?

04.03.2007 20:04    

bykoc
arkadaşlar bu avrupada var bizde de olsun mantığı beni çok rahatsız ediyor . şu anda bir inşaat mühendisti elindeki yetkiyle zor geçinirken .birde başka bir mühendisin yanında 5 sene kaç paraya çalışacak .imza yetkisi olmadan ne yapacak
4 sene oku ondan sonra 5 sene askeri ücrete talim et . bunu kabul etmek zor olsa gerek.binalar yıkılınca mühendis sorumlu . onu yaptıran müteahit ilkokul mezunu sorun bence orada . adamın dediği şu 'az demir çıkar beton çıkar'
ilk önce bir müteahitlik yasası çıkması gereken ülkemde ezilen yine sermayesii olmayan aklıyla emeğiyle çalışmak zorun da olan mühendis....

05.03.2007 00:30    

freemust
Ufak bir ayrinti daha:

Avrupada var deyip herkez kestirip atiyorlar. Bu lafa son zamanlarda kizar oldum. Avrupa da her ulkede ayni mimar-muh. egitim sartlari olmasi imkansiz. Bir ulkede 4 yil egitim varken baska bir ulkede 6 yil veya baska bir ulkede de 3yıl egitim+1 yil staj olabilir. Ulkeler kendi egitim politikalarini belirleyebilir.

Pek cok mimar muhendisin pek farkinda olmadigi, sevgili odalarimizin ise bu yaz farkedebildigi avrupa birligi uyum yasalari ve bunun sonucuna da mimarlik muhendislik hakkindaki kanundaki degisiklik tasarisi var. Ulkemde bu konuda ses getirebilmis tek oda ise hekimlere ait. Saglik sistemindeki degisiklikler(aile hekimligi) ve bunun arkasindan da yurt disindan yabanci doktorin utrkiyede calistirilabilmesi hakkindaki tartismalar pek sicak olmasalarda halen basinin gundeminde. 2 yildir bilinen bu duzenlemeler konusunda TMMOBu toplumu ve uyelerini yeteli bilgilendiremedigi icin kinamaktayim. Her ne kadar TMMOBun uyesi olsamda, daha evrensel dusunmedikleri ve Ankara merkeziyetci dusunceyle oda yonettiklerini kanisindayim. Ustelik bu son donemlerde TMMOBun ve ona bagli odalarin devletin alt organi gibi calistiklarini, topluma ve uyelerine ait sorumluluklari olduklarini unuttuklarina inanmaktayim.

Konunun en basina donersek, yukarida bahsettiginiz olay sadece insaat muh. icin degil, mimarlar ve digerleri icin de gecelidir. Bu duzenlemeleri yapma yetkisi, hukumet tarafindan odalara verildi gibi gorunuyor. Bu yetki dahilinde odalarin yonetmelikler cikarmasi ve kendi ic duzenlemelerini yapmalarinda anormal bir durum yok. Hatta bu duzenlemer akilci sekilde yapilirsa,yurumun insanlari icin olumlu bile olabilecegi kanisindayim.

Gozden kacan buyuk bir husus var. Yukardaki bahsettigim uyum yasalari cikarsa Turkiyeye de yurt disindan mimar ve muhendisler gelecek. Tipki hekimlerde oldugu gibi turkiye bunlarin diplomalarini tanimak zorunda kalacak. Gelelim isin komik tarafina: biz Turkiyede 9 yil mimar-muh. olmak icin ugrasirken falanca ulkede 3yil mimarlik egitimi almis ustune 1 yilda staj yapmis bir insanin diplomasi, uyum yasalarinin geregi olarak, Turkiyede taninmak zorunda olacak. Turkiyede okuyacagina git sen yurt disinda oku diplomani ve unvanini al, sonra gel turkiyede calismaya basla mantigina donecek olay. Diploma deyince aklima geldi. Son birkac senedir universitelerin diplomalar uzerine unvan(mimar, jealoji muh...gibi) basmadiklarini biliyor muydunuz? Alin baska bir komik olay: Su an bu unvanin nasil ve kimin tarafindan verilecegi tam bir muamma... Su an unvan verecek makam olarak, hukumet tarafinan TMMOB Bakanligi ve onun alt bakanliklari yetkilendirilmis gibi gorunmekte...

15.07.2007 19:03    

MoHaC
yazıların tamamını okumadım ama yetkinlik zorunlu değil ama inşaat mühendisleri artık doktorlar gibi olacak nasıl ki doktor mezun olduğunda doktor olmuyo uzmanlaşması gerekiyo kkb dahiliye nöroloji vs vs inşaat mühendisleride öyle olacak. bence tam ve süper bi uygulama.herkes ehli olduğu işi yapacak

12.09.2007 09:34    

alperen83
merhabalar yazıların genelini okudum ve aslında bir açıdan iyi gozüküyor malum en başta biraz sıkıntı çekilecektir ancak piyasayı kıran insanların önüde kesilecektir ayrıca mütahitler için universite mezunu veya inşaat mühendisi olma şartı konulmalı bence parası olan herkes mutahitlik yapamamalı bu işi ehil olan kişilerin yapması kalifiye elemanlarla işi dahada guzelleştirecek ve elit hale getirecektir bence sonunda başarı gelecekse ulkem için çekilen çile kutsaldır

30.01.2008 09:11    

yerisen
3 yıl değil miydi? staj zorunlulugu

17.02.2009 08:13    

canata
Bu sistem Avrupada yada dünyanın gelişmiş ülkelerinin hepsinde kullanılmıyor, kullanılan ülkelerdeki sistemle İMO nun ortaya koyduğu sistem de çok farklı. Aşağıdaki yazı okunursa konu üzerinde aydınlatıcı bilgi sahibi olunur diye düşünüyorum. Saygılarımla.

Meslek İçi Eğitim, Belgelendirme, Mesleki Yeterlilik ve Yetkin/Yetkili Mühendislik


Meslek İçi Eğitim, Belgelendirme, Mesleki Yeterlilik ve Yetkin/Yetkili/Uzman Mühendislik konuları tartışılırken öncelikle kavramların net tanımlarının yapılması gerekmektedir. Tanımları net bir şekilde yaptıktan sonra ise kavramların durup dururken ve kendiliğinden oluşmayacağı gerçeğinden hareketle, bu kavramları oluşturan tarihsel süreçler incelenmelidir. Yenilikler ihtiyaçlardan doğduğuna göre ihtiyacın ne olduğu da net bir şekilde ortaya konmalıdır. Bütün bu saydıklarımız sağlıklı bir şekilde yapılmadığı takdirde yapılan tartışmalar yüzeysel olmakta, meselelerin özünden çok şekli ile ilgili konular tartışılmakta ve gerçek ihtiyaçların ne olduğu bir türlü anlaşılamamaktadır.

Nereden Çıktı Bu Yetkin/Yetkili/Uzman Mühendislik?


Yetkin Mühendislik (yetkili, uzman ve profesyonel sıfatları da kullanılıyor) özü itibarı ile mühendislik eğitiminin, mühendislik mesleğinin uygulanmasında yeterli olmadığını savunan ve buradan hareketle de mezuniyet sonrası pratik bilgi edinimine dair bir süreci zorunlu kılan ve nihayetinde bu süreci sınavlarla sonuçlandıran bir belgelendirme sistemidir.

Yetkin Mühendisliğin uygulandığı ülkelerde (bazı ülkelerin kendi eyaletleri arasında da örneğin ABD) bazı farklılıklar olmakla beraber, uygulamanın ana eksenini mezuniyet sonrası sağlanacak bilgi birikim düzeyinin ölçülmesine dayalı bir belgelendirme sistemi oluşturmaktadır.

Yetkin Mühendislik kavramını net bir şekilde ortaya koyduktan sonra hemen bu noktada bir yanlışı düzeltmek gerekmektedir. Yetkin, yetkili, profesyonel, uzman mühendislik tartışılırken bu uygulamayı savunanlar, bu uygulamanın dünyanın “gelişmiş” ülkelerinde uygulandığını ve bu sebeple ülkemiz için de örnek oluşturması gerektiğini söylüyorlar. Dünyanın “gelişmiş” ülkelerinde uygulanan her yöntemin ülkemiz için gerekli olduğu tezi zaten başlı başına bir problem olmakla beraber, bu tez doğru da değildir. Yetkin Mühendislik bütün “gelişmiş ülkelerde” uygulanmamaktadır. Örneğin Almanya, İsviçre, İtalya, Belçika, Hollanda, İspanya, liste daha da uzatılabilir.

Dedik ya yenilikleri ya da uygulamaları ihtiyaçlar belirler. O zaman Yetkin Mühendislik nasıl bir ihtiyaçtan doğmuş ve nasıl bir tarihsel gelişim izlemiş, buna kısaca bakmak gerekir. Mühendislik dünyadaki en eski mesleklerden biri olmakla beraber kurumsallaşması 18. yüzyılda olmuştur. Mesleğin oluşumu ve kurumsallaşması da ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Tabii ki mühendisliğin kurumsallaşması ve yeni uzmanlık dallarının ortaya çıkışı ile birlikte, teorik ve uygulamalı bilgilerin mühendis adaylarına hangi eğitim anlayışı ile aktarıldığı önem kazanmıştır.

Dünyada iki temel mühendislik eğitimi modeli vardır: Kıta Avrupası Modeli ve Anglosakson Model. Bu yazı kapsamında bu modellerin ayrıntılarına girmemekle beraber Yetkin Mühendislik uygulamalarına yol açan temel farklarını ortaya koymakta fayda var. Kıta Avrupası Modeli’nde akademik eğitim profesyonel çalışmanın bir ayağı olarak ele alınır ve akademik diploma meslekte çalışmak için yeterlidir. Eğitim sistemi de bu bakış açısıyla Anglosakson Model’e göre hem daha uzundur hem de pratik bilgi edinimini amaçlayan yoğun laboratuar ve staj uygulamaları ile desteklenmiştir. Bu modele en iyi örnek Almanya’dır. Tarihsel olarak daha teorik ve nitelikli bir mühendislik eğitimi geleneği olan bu ülkelerde pratik bilgi gereksinimi de üniversite eğitiminin bir parçası olarak kurgulanmış ve üniversite sonrası profesyonel (ya da yetkin) mühendislik benzeri bir belgelendirme ihtiyacı oluşmamıştır. Anglosakson gelenekten gelen ülkelerde ise (örneğin İngiltere ve Kuzey Amerika ülkeleri) mühendislik çalışması tamamen devletten bağımsız olarak şekillenmeye başlamış ve mesleğe kimin katılacağına sivil mühendislik dernekleri karar vermiş ve üye olabilecek kişileri bir sınava tabi tutma yoluna gitmişlerdir. (Fransa’da Ecole Polytechnique 1794’te kurulmuşken, İngiltere’de Cambridge 1895’te kurulmuştur) Tarihsel olarak mühendislik gelenekleri teorik eğitimden çok pratik eğitime dayanan Anglosakson ülkelerin mühendislik eğitim modeli de bu temelde şekillenmiştir. Anglosakson Model’de akademik eğitim hem daha kısadır hem de kuramsal dersler derinlemesine verilmez. Mesleğin sahada öğrenildiği zaten tarihsel gelişimlerinden gelen bir yaklaşımdır. Buradan hareketle de Profesyonel Mühendislik kavramını geliştirmişlerdir. Yani akademik eğitimini tamamlayan kişi mühendis yetkilerini kazanabilmek için daha doğru ifade ile mesleğe kabul edilebilmek için Profesyonel Mühendislik aşamalarını tamamlamalıdır. Örnek teşkil etmesi açısından ABD’de uygulanan modeli de kısaca özetleyelim. Mühendislik fakültesi mezunu aday dört yıl boyunca bir profesyonel mühendisin emrinde çalışacak, dört ayrı profesyonel mühendisten tavsiye mektubu alacak ve bu belgelerle profesyonel mühendislik kurumlarına başvuracak. Bu kurumların açtığı sınavlarda mesleki, etik ve yasalarla ilgili soruları cevaplayarak 3 yıllığına profesyonel mühendis olacak. Tüm bu söylediklerimizi toparlarsak Profesyonel(ya da yetkin) Mühendislik Anglosakson gelenekten gelen ülkelerde uygulanan bir modeldir ve kendi mühendislik geçmişlerinin ve eğitim anlayışlarının bir ürünüdür.

Ülkemizde Yetkin (Uzman) Mühendislik Tartışmalarının Zemini


Buraya kadar Yetkin Mühendislik uygulamalarının ülkelerin kendi mühendislik gelenekleri ve akademik programları ile ilgisini anlatmaya çalıştık. Hal böyleyken ülkemizde yetkin, uzman, yetkili (her ne ad verilirse verilsin) mühendisliği savunanlar ülkemiz mühendislik geleneğinden ve eğitim anlayışından mı yola çıkıyorlar? Bunun cevabı tabii ki hayır. Zaten ülkemiz mühendislik geleneği ve akademik kurumlarımızın yaşadığı değişim incelense yetkin mühendislik önermesinin sakatlığı anlaşılacaktır.

Ülkemizde üniversite eğitim modeli 1980’lere kadar Kıta Avrupası modelinin etkisi altında (özellikle Almanya) geliştirilmiştir. Mühendislik eğitiminin temelinde ağır bir teorik eğitim uygulanmış ve pratik bilgi ihtiyacı yoğun stajlarla desteklenmiştir. Bu dönemde az sayıda fakat birikimli mühendisler akademilerden mezun olmuştur. 1980 darbesi ile üniversite sistemine ABD modeli egemen kılınmaya başlanmış, üniversiteler YÖK ile tek tipleştirilip baskı altına alınmış ve çok sayıda açılan altyapısı yetersiz üniversiteler ile eğitim düzeyinde bir gerileme yaşanmıştır. Bu süreç özel üniversitelerin açılmaya başlanıp, hızla yayılması ile birlikte de hızlanmıştır. (Eğitimin ticarileştirilmesi, yetişmiş öğretim görevlilerinin özel üniversitelere transferi, özel üniversitelere sağlanan olanaklara karşın devlet üniversitelerinin kaynak yetersizliği ve “tabela” üniversitelerinin yaygınlaşması, üniversite-sanayi işbirliği söylemi altında bilimin uğradığı dumur bu yazı kapsamında incelenemeyecek kadar uzun olmakla beraber sürecin anlaşılması açısından önemlidir). Kısaca özetlemek gerekirse ülkemiz mühendislik geleneği 80 darbesi ile birlikte tasfiyeye uğratılmıştır.

Tam bu noktada öz örgütümüz TMMOB ve ona bağlı olarak da EMO’nun alması gereken tavrı iki somut olgu üzerinden inceleyelim. 80 sonrası kamusal alanların yok edilmesinin hızlanması ve bunun somut karşılığı olarak özelleştirmeler; 80 sonrası bilimin hızlı bir şekilde tasfiyesi ve bunun somut karşılığı eğitimde ticarileştirme ve bilimin tasfiyesi olguları. Aslında bu iki konu belki de 80 sonrası yaşanan tahribatın gözlemlenebileceği en net iki konudur. Kamu kurumlarının bizzat devlet eli ile bozulup, bunun sonucunda da özelleştirmeyi dayattığı koşullarda TMMOB ve ona bağlı olarak EMO özelleştirmeye karşı çıkmış ve özelleştirmelere karşı mücadele etmiştir, halen de ediyor. Bu tavır doğru tavırdır, bu tavır halktan yana emekten yana mücadele örgütü olmanın gereğidir. Nasıl kamu kurumlarındaki bozulma özelleştirme için bir gerekçe olamazsa; mühendislik eğitiminde yaşanan bozulma da akademik eğitim dışı bir mühendislik tarifinin yani yetkin/yetkili mühendisliğin gerekçesi olamaz. Hele bu uygulamanın kimlerin çıkarına hizmet edeceğini düşünürsek… Bu konuya tekrar dönmek üzere şimdilik şu soruyu soralım. Siyasal iktidar TMMOB’nin her türlü girişimi karşısında dururken, neden uzman/yetkin mühendislik konusunda tam tersi bir tutum takınmıştır?

Ülkemizde Uzman/Yetkin Mühendislik Tartışmalarının Tarihçesi



Ülkemizde profesyonel mühendislik tartışmalarının kronolojik ayrıntısına girmemekle beraber tartışmalarda yaşanan kırılma noktalarını anlamak açısından bir özet yapalım. Türk Müşavir Mühendisler Derneği tarafından savunulagelen profesyonel mühendislik Türk Tesisat Mühendisleri Derneği içersinde de tartışılmış, 1996 yılından itibaren de özellikle İMO ve MMO içinde “uzman mühendislik” adı altında yapılan tartışmalar hız kazanmıştır. 1999 Marmara depremi ilk kırılma noktasını oluşturmuştur. Deprem sonrası yaşanan can kayıpları ve yıkımların bir gerekçesi olarak “uzman mühendisliğin” olmaması gösterilmiştir. Dönemin siyasal iktidarı da 595 ve 601 sayılı kanun hükmünde kararname ile odalara yetki devri yapmıştır. Daha sonra bu kararnameler Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olmasına karşın MMO uygulamayı sürdürmüş(hatta bir Personel Belgelendirme merkezi kurmuş), İMO ise Yetkin İnşaat Mühendisliği Uygulama Yönetmeliğini 2004 yılında uygulamaya sokmuştur. Bu yönetmelik ABD’de uygulanan profesyonel mühendislik uygulamasının çok benzeridir.

Gene bu noktada bir durup yetkin/uzman mühendislik savunucularının, argüman olarak kullandıkları deprem, insan hayatını ilgilendiren konular gibi kritik konulara açıklık getirelim. 17 Ağustos depremini “uzman” mühendislik için dayanak gösterenlere şu soruları sormak gerekiyor. Deprem sonrası ne gibi araştırmalar yapılmış ya da ne gibi veriler toplanmıştır? Yıkılan binalar yeni mezun, deneyimsiz mimar ve mühendislerce mi yapılmıştır? Tabii ki hayır. Depremdeki can kayıpları ve yıkımlar bilgi eksikliği sonucunda mı artmıştır? Tabii ki hayır. Deprem sonrası odalarımız hatalı üyelerine karşı yeterli yaptırım uygulamış mıdır? Sorular daha da uzatılabilir. Depremi uzmanlık, yetkinlik tartışmasına kaynak olarak gösterenler bilinçli ya da bilinçsiz asıl gerçeği karartmaktadırlar. O gerçekte şudur; yıkımlar ve can kayıplarının asıl kaynağı kapitalizmin çarpık gelişimi ve onun insan hayatını bile önemsemeyen kar hırsı ile kamusal denetimin içler acısı hali. Yani bir yandan daha fazla kar hırsı ile her türü yolsuzluğun yapılması; denetim mekanizmalarına hakim olan rüşvet; kapitalizmin ve onun siyasal iktidarının almadığı tedbirler vs. Hal böyleyken bu çarpık kapitalizm gerçeği ve kamusal denetim mekanizmalarının işlevsizleştirilmesi süreci ortada iken “belgelendirme” ile nelerin nasıl çözülmesi hedefleniyor? Belgelendirme hiçbir sorunu çözmeyecektir. Çünkü sorun mühendis-mimarların bilgi seviyeleri değil; sorun mühendislik-mimarlık bilgisinin icrası ve mesleki-toplumsal denetim sorunudur. Bu konudaki odanın görevi ne olmalıdır sorusunu ileriki bölümlerde inceleyeceğiz.

Yetkinlik/Uzmanlık tartışmalarında ikinci kırılma noktası ise II. Mühendislik Mimarlık Kurultayı olmuştur. 22-24 Mayıs 1998 tarihlerinde gerçekleştirilen TMMOB 35. Genel Kurulu’nda “Mühendislik Mimarlık Kurultayı” yapılması kararlaştırılmış ve 2 yıl süren bir hazırlıktan sonra 28-29 Nisan 2000 tarihinde I. Mühendislik Mimarlık Kurultay’ı 345 delege ile toplanmıştır. Bu kurultayda “karar taslaklarının yeterince görüşülemediği ve bu nedenle de karar alınmaması gerektiği” kabul edilerek sadece taslaklar tartışılmıştır. TMMOB 37. Genel Kurulu’nun aldığı kararlar çerçevesinde II. Mühendislik Mimarlık Kurultayı 5-6 Nisan 2003 tarihinde 645 delege ile Ankara’da gerçekleştirildi. Bu kurultayda Mesleki Yeterlilik – Mesleki Yetkinlik, Mesleki Denetim, örgüt birimlerinin hizmet üretimi, mesleki davranış ilkeleri ve örgüt misyonu konuları tartışılmıştır. Mesleki Yeterlilik – Mesleki Yetkinlik kapsamında 18 karar alınmıştır. Bu kararlardan 6. oldukça önemlidir “TMMOB ve Odaları; gerek Dünya Ticaret Örgütü gerekse Avrupa Birliği(Gümrük Birliği) kanallarından gelen teknik ve mesleki mevzuat uyarınca mühendislik/mimarlık meslek alanlarının düzenlenmesine dönük uyumlaştırma (emperyalist/kapitalist ilişkilere tümüyle bağlanmak anlamında) çalışmalarına karşı durur. Bu yönde izlenen politika ve uygulamalar ile mücadele eder.” Bu karar hem anlamlıdır hem de belgelendirme, mesleki yeterlilik ve yetkin/uzman mühendislik tartışmasının uluslararası ölçekte “Mesleklerin Dönüşümü” kapsamında ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. TMMOB açısından süreç II. Mühendislik Kurultayında bu konuda alınan 3. karara dayanarak “TMMOB Meslek İçi Eğitim ve Belgelendirme Yönetmeliği”nin 38. Genel Kurul’da oy çokluğu ile kabul edilmesi ile devam etmiştir. Her ne kadar bu bir çerçeve metin olsa da hali hazırda İMO ve MMO tarafından sürdürülmekte olan uygulamaların yasal zemini oluşturulmuştur. Eş zamanlı olarak AB Genel Sekreterliği bünyesinde yürütülen “Mesleki Yeterliliklerin Düzenlenmesi ve Tanınması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı” çalışmalarına TMMOB katılmış ve Bayındırlık Bakanlığı’na(Bakanlığın isteği üzerine) “Yetkin Teknik Eleman Kanunu Tasarısı Taslağı”nı(Şubat 2005) hazırlamıştır. Süreç bağlı odaların kendi yönetmeliklerini yapmaları ile süregelmiştir. Süreç gerçekten anlamlı işlemiştir. Bir yandan Belgelendirme, Mesleki Yeterlilik ve Yetkinlik tartışmasının “küreselleşme” sürecinde ülkemizin uluslararası sermayeye entegrasyonu ile ilgisi olmadığı söylenmiş(hatta buna çağdaşlaşma bile denebilmiş); diğer yandan da bu sürece karşı çıkanları “eğitime karşı çıkıyorlar” gerekçesi ile susturmaya çalışmışlardır. Aslında Belgelendirme ve Mesleki Yeterlilik tartışmalarının kaynağı bellidir ve ne yazık ki TMMOB yönetiminin tavrı da bellidir. Tavır bizimle ya da bizsiz bu süreç işleyecek bari biz de içinde olalım tavrıdır. Fakat bu tavır TMMOB’nin mücadele geleneği ile bağdaşmayan ve örgütü geleneklerinden ve üyesinden koparacak bir tavırdır. Hiçbir süreç kaçınılmaz değildir. Kaldı ki Meslek Alanlarımıza yönelik bir saldırı olduğunda yapılması gereken “uzlaşma” değil mücadele etmektedir. TMMOB yi TMMOB yapan da bu mücadele geleneğidir.

Buraya kadar ülkemizde ve öz örgütümüz içerinde yaşanan kırılma noktaların anlattık. Dedik ya Belgelendirme, Mesleki Yeterlilik ve Yetkinlik bu ülke topraklarında yaşanan sorunların ya da eksikliklerin sonucu ortaya çıkmamıştır. Bu sebepledir ki bu ülke topraklarından aranan her dayanak temelsiz çıkmıştır/çıkacaktır. Uluslararası ölçekte yaşanan “küreselleşme” sürecinde “mesleklerin dönüşümü ve mesleki yeterliliklerin düzenlenmesi” bu tartışmaları doğurmuştur. Burada da en önemli süreç GATS sürecidir.

GATS (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) ve AB Uyumlulaştırma Süreci

Tüm bu tartışmaları yaratan ihtiyacın bu ülke topraklarındaki mühendislik-mimarlık mesleğinin uygulanmasının ilerletilmesi amacı olmadığını anlatmaya çalıştık. Asıl büyük resmi ve yapılmak isteneni görmeden yürütülecek tartışmalarda anlamlı olmayacaktır. 1 Ocak 1995’te Türkiye’nin de kurucu üye olarak imzaladığı GATS anlaşması hizmetlerin serbest dolaşımını emrediyor. Küreselleşme politikalarının araçlarından biri olan GATS uluslararası hizmet ticaretine dair temel kuralları içeriyor. 1995’te TBMM’de onaylanmış ve 2005 yılında da yürürlüğe girmiştir. (1995 yılında Türkiye Dünya Ticaret Örgütü’ne de üye olmuş, GATS kapsamındaki ülke taahhüt ve muafiyet listelerinde TBMM’de onaylanması ile GATS bir iç hukuk düzenlemesi niteliği almıştır). GATS kapsamındaki hizmet sektörleri mühendislik-mimarlık hizmet alanlarını da kapsıyor. Birçok ülke kendi ulusal pazarını korumak için kısıtlamalar getirirken Türkiye 155 hizmet alanın 72 sine izin vererek hem en yüksek oranla ulusal hizmet sektörlerini uluslararası rekabete açmış hem de herhangi bir kısıtlama getirmemiştir. Tabii ki serbest dolaşım akademik ve mesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınması ile mümkün olacaktır. Belgelendirme ve akreditasyon tam da bu noktada işin içine girmektedir.

GATS, bugüne kadar kısmen koruma altında kalmış hizmet alanlarının uluslararası hizmet sermayesinin serbest dolaşımına yani sınırsız sömürüsüne ve bu sömürüye engel olabilecek her şeyin, yani yerel hizmet sunucuların, yerel bürokrasinin tasfiyesi anlamına gelmektedir.Bugün için meslek ve alanlarda yaşanan yeniden yapılandırma süreci de emperyalist politikaların hayata geçirilme araçlarından biri olan GATS ile direkt biçimde bağlantılıdır. Ticarileşen eğitimden, yetkin mühendislik ve ücretli avukatlık uygulamalarına, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası’ndan, çıkarılan iş-kölelik yasalarına kadar yaşanan tüm dönüşümlerde GATS süreci karşımıza çıkmaktadır. Bu yazı kapsamında olmadığı için diğer meslek alanlarında yaşanan dönüşümleri, eğitimin ticarileştirilmesi vb. konulara girmeyeceğiz. Fakat bilinmesi gereken sadece mühendislik-mimarlık alanında değil avukatlıktan doktorluğa taşımacılığa kadar birçok meslek alanında bu dönüşüm süreci başlamıştır. Yani çok kapsamlı bir saldırı ve dönüştürmeden bahsediyoruz. Büyük resmi görmek gerekten kastımız budur.

AB sürecinde Gümrük Birliği’ne girilmesi de sürecin bir başka ayağını oluşturuyor. AB giriş sürecinde mal ve hizmetlerin serbest dolaşımı kapsamında “mesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınması başlığı altında” ve AB müktesebatına uyum çerçevesinde mühendislerin diplomaları da sorgulanmaya başlanacak. YÖK’ün diplomalardan mühendislik unvanını kaldırması da tam bu noktada önem kazanmaktadır. YÖK uluslar arası sermayenin ve AB uyumlaştırma sürecindeki iktidarın ona biçtiği rolü yerine getirmiştir.

GATS anlaşmasının kendisi zaten problemin kaynağıdır. Hele ki bu anlaşmaya başlangıçta kısıtlamalar getirmeyen ülkelerin daha sonra hiçbir sınırlama getiremeyeceği hükmü Türkiye açısından çok manidardır. GATS kurallarına göre yerli mühendislere sağlanan her tür hak ve avantaj yabancı mühendislik tekellerinde sağlanacaktır. Bu noktada ulusal mühendislik-mimarlık gücünün korunması ve yabancı mühendislik-mimarlık tekellerine kapıların ardına kadar açılmasını engellemek için mücadele etmek gerekirken TMMOB’nin yetkin/yetkili mühendislik yasa tasarıları hazırlaması, belgelendirme konusunda bu kadar ısrarcı olması ne anlama geliyor?

GATT ve GB ile malların serbest dolaşımında yaşanan tek yönlü süreç yani Türkiye’nin AB ülkelerine pazar olması süreci; GATS ve AB uyum çerçevesinde hizmet alanları için yaşanacak bu süreçte ulusal mühendislik-mimarlık gücü uluslararası tekeller karşısında tasfiye edilecektir. Süreç bu kadar nettir.

Öz örgütümüz TMMOB ve bağlı Odalarının bir yandan GATS’ a karşı çıkarken diğer yandan GATS’ a paralel uygulamalar içinde olması düşündürücüdür. Belgelendirme ve yetkin/yetkili mühendisliğe karşı çıkılamaması ve TMMOB eli ile siyasal iktidara tasarılar hazırlanması ve kendi iç yönetmelikleri ile bu uygulamaları başlatması bunun somut karşılığı olmuştur.

Bir oda yöneticisinin ifadesi ile “yağmurun yağması nasıl engellenemezse, bu süreçte engellenemez. O zaman biz bu işi yapalım” demek TMMOB’ un ne mücadele geleneği ile ne de toplumsal misyonu ile bağdaşmamaktadır.

Bu sürecin tamamlayıcısı olarak “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM tarafından çıkarılmıştır. TMMOB bu yasaya karşı çıkmıştır doğrusuda budur. Bu yasa ile de emperyalist tekellere peşkeş çekilen ülkemiz, ikili anlaşmalar veya AB süreci kapsamına girmeyen emperyalist ülke tekellerine de GATS kapsamında sunulmaktadır. AB tekelleri karşısında haksız rekabetle karşı karşıya kaldığını düşünen diğer tekeller dikkate alınarak, ülkemizin sömürüye “adil” ve herhangi bir tekele “haksızlık” yapılmayacak şekilde açılması düzenlenmektedir.Sorunun özü, yabancı bir mühendisin ülkemize gelerek bir yıl izin almadan çalışması değildir. Sorunun özü, dünyada oluşturulan tekel bürokrasisinin meslek alanlarımızda şekillendirdiği düzenlemelerdir. Bu düzenlemeler, GATS ve AB uyum süreci adı altında her gün yaşantımıza yeni bir yaptırım getirmektedir. Fakat ne yazık ki bu yasanın da bu büyük resmin bir parçası olarak görülmemesi ya da görülmek istenmemesi doğru tavrı geliştirmede sorun yaratmaya devam etmektedir. Bu noktada yapılması gereken AB ve GATS süreci karşısında net bir karşı çıkışı sağlayıp bu temelde üyesi ile bütünleşip güçlü bir mücadele hattı örmektir. Ve de tam da bu noktada bu sürecin yansımaları olan yetkin/yetkili mühendislik, mesleki yeterliliklerin tanınması ve belgelendirme konularında bir karşı duruş örebilmektir. Bu sürecin son halkasını ise Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu oluşturmuştur. (Kabul tarihi 21.9.2006) TMMOB bu kuruma ve kurumun yetkilerine de karşı çıkmıştır. “Ülkemizin teknik gücü devre dışı kalacak, mühendisler mimarlar işsiz kalacak” itirazı doğrudur ama yeterli değildir. Oysa TMMOB ve Hükümet tarafından hazırlanmış her iki yasa tasarısı da incelendiğinde, tasarıların özünün aynı olduğu ve her iki yasa tasarısının da ülkemizin teknik gücünün, ülke teknik yaşamından dışlanması sonucunu vereceği anlaşılmaktadır. İki yasa tasarısı arasında temel fark şudur: TMMOB tasarısında üniversite sonrası belgelendirme işlemlerinde tümüyle TMMOB’nin yetkili olması ve dolayısıyla elde edilecek her tür gelirin tümüyle TMMOB’ye kalması hedeflenirken, hükümet tasarısında TMMOB’ye yalnızca genel kurul üyeliği makamının verileceği ve TMMOB’nin “ön büro” olarak elde edeceği gelirden bile mahrum bırakacağı anlaşılmaktadır. Süreç ne yazık ki acımasız işlemektedir. Bir TMMOB yöneticisinin de belirttiği gibi siyasal iktidar “belgelendirme” konusunda TMMOB’yi devre dışı bırakacaktır. Baştan sürece karşı duruş sergileyememek, örgütümüzü ve üyelerimizi bu noktalara kadar getirmiştir.

Meslek İçi Eğitim ve Odalardaki Uygulamalar

Bir mühendisin mezuniyetinden meslek yaşamını tamamlamasına kadar geçen dönemde bilim ve teknolojide birçok gelişme ve değişme yaşanmaktadır. Doğal olarak bu değişim ve gelişmelere paralel bilginin uygulanmasına yönelik standartlar da değişmektedir. Bu değişimlerden haberdar olsa da olmasa da mühendis-mimarların uygulamaları bu değişen standartlara uygun olarak denetlenmelidir. Bu noktada odaların sorumluluğu bu standartların belirlenmesi ve uygulanmasının takipçisi olmaktır.

Meslek İçi Eğitim programları tam bu noktada önem kazanmaktadır. Meslek Örgütlerinin hele TMMOB ve bağlı Odaları gibi toplumsal sorumluluk taşıyan Demokratik-Mesleki Kitle Örgütlerinin bu değişimleri üyelerine aktarmak gibi bir zorunluluğu vardır. Odanın bu bilgileri üyelerine aktarması bir zorunluluk ve sorumluluk olmakla beraber; üyelerin bu programlara katılması zorunlu olmamalıdır. Çünkü mühendislik lisansına sahip olan bir kişi bilgiyi hangi kaynaktan edineceğine kendisi karar verebilmelidir. Burada önemli nokta söz konusu bilgi mühendislik uygulamalarında bilinmesi zorunlu bir bilgi ise, uygulamanın denetimi sırasında bu bilginin kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesidir. Bu da kamusal denetim konusuna girer ki asıl yapılması gereken, kafa yorulması gereken, takipçisi olunması gereken, çözüm yolları üretilmesi gereken ve baskı oluşturulması gereken konu budur.

Biz eğitime karşı değiliz, eğitimin sürekli olması gerektiğinden yanayız. Eğitimden yana olmak ve bu yönde çaba sarf etmek başka bir şey “belgelendirme” başka bir şeydir. Bu anlamı ile bizim Meslek İçi Eğitim’den anladığımız şey ile hali hazırdaki uygulamalar birbirinden farklıdır. Meslek İçi Eğitimler Odaların hem mesleki hem toplumsal sorumluluğun bir gereği olarak gerçekleştirilmelidir. Hazırlanan yönetmeliklerin ve uygulamalarında amacı bu olmalıdır. Tam da bu noktada verilen eğitimler mümkünse ücretsiz olmalı ya da en azından bu yolla gelir kazanımı elde etme amacı taşınmamalıdır. Yönetmeliklerde bu konu net olarak ifade edilmelidir.

Gene Meslek İçi Eğitim’de amaç üyelerin değişen bilgi, uygulama ve standartlar konusunda bilgilendirilmesi olmalıdır. Bu anlamı ile belgeli üyeleri kamuoyu ile paylaşma anlayışı bu amaca hizmet etmemektedir. Oda ne bir dershanedir ne bir akademidir ne de piyasaya kategorize edilmiş eleman sunma yeridir. Zaten hali hazırda Odaların kendi yönetmeliklerini hazırlaması yönünde temel teşkil eden TMMOB Meslek İçi Eğitim ve Belgelendirme Yönetmeliği’ de bu amacı taşımamaktadır. Öyle ki bunu temel alan İMO yetkin mühendislik uygulamasına başlayabilmiş(her ne kadar şimdilik zorunlu değil gönüllü deseler de) MMO birçok alt uzmanlık alanı belirleyerek “uzmanlık belgelerini” dağıtmaya devam edebilmiştir(hem de 15 ila 18 saatlik programlarla).

Toparlamak gerekirse uygulamada olan yönetmelik ve pratik uygulamaları göstermiştir ki şu an yapılan ya da yapılmak istenen toplumsal ve mesleki sorumluluğun gereği olan Meslek İçi Eğitim değildir. Yapılan belgelendirme tabanlı yakın tarihte de yasal dayanağını bulacağı düşünülen Mesleki Yeterlilik ve Mesleki Yetkinliğin alt yapısını oluşturabilmek için gerekli kurumların kurulması gerekli mevzuatların hazırlanmasıdır. Yani GATS ve AB süreci çerçevesinde yaşanan/yaşanacak uyumlulaştırma çerçevesinde mühendislik-mimarlık alanında ülkemize dayatılacak akreditasyon ve belgelendirmenin bir ön hazırlığını yapmaktır.

SONUÇ

Belgelendirme Hangi Sorunları Çözecek?

Bu soru cevaplanmadığı sürece “belge” üzerinden yapılan her tartışma anlamsız olacaktır. Bilginin kullanılma ve uygulanma biçimini denetlemek öze ilişkin bir uygulamadır ve sonuca hizmet eder. Bu yapılmak istenilmediğinde veya bu konuda mücadele edilmedikçe bunun yerini alabileceği düşünülen kişinin denetlenmesi veya belgelendirilmesi şekilsel bir uygulamadır ve sonuç üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacaktır. Bilgiye sahip olmak başka bir şey bilginin kullanılması başka bir şeydir. Burada özellikle bizim gibi her anlamda emperyalist ilişkiler göbekten bağımlı bir ülkede bilginin kullanımının belirleyicisi sermaye ve rant ilişkileridir. Kapitalizmin çarpık yapısı, “küreselleşme” adına kamusal olan her şeyin tasfiye edilmesi, uluslararası sermayeye her anlamda boyun eğiş, uluslararası tekellerin önündeki her tür engelin ortadan kaldırılması, üretime değil montaj ve yan sanayi üzerine kurulu bir anlayış ortada duruyorken “belgelendirme” konusunda ısrarcı olmak en hafif deyimi ile yanlış tarafta saf tutmaktır. Özetlemek gerekirse meslek bilgisinin denetlenmesi ve bu anlamdaki belgelendirme “emekten yana halkın ve üyesinin çıkarlarını düşünmek” amacına hizmet etmemektedir. Küresel ölçekteki meslek dönüşümlerine ve mesleki yeterlilik uygulamalarına hizmet etmektir. Meslek icrasının denetimi için çaba sarf etmek ve bu yönde baskı unsuru oluşturmak ise toplumsal misyonu olan mücadele örgütümüzün yapması gerekendir. Bu noktada tekrar edelim Odanın görevi üyelerinin bilgisini ölçmek değil, bu bilginin doğru şekilde kullanılmasının takipçisi olmaktır.

Tam bu noktada mühendis yetkin/yetkilide olsa belgelide olsa denetleme mekanizması yoksa denetimin yaptırım gücü yoksa hiçbir şeyin değişmeyeceği ortadadır. O halde ne yetkin mühendislik ne de belgelendirme daha ileri bir mühendislik düzeyi tarif etmemektedir. Hatta Odanın bu yetkin ya da belgeli üyeleri kamuoyu ile paylaştığı durumlarda(yönetmeliklerde bu konuda gerekli durumlarda ibaresi ile bir tanımlama yapılmıştır) yaşanacak olumsuzluklara ortak olmak gibi bir sorunsalla da karşılaşılacaktır. Çünkü tüm sorunlar olduğu gibi ortada durmaya devam edecektir.

Peki Ne Yapmalıyız?

Tüm söylediklerimizi toparlamak gerekirse öncelikle her yeniliğin bir ihtiyaçtan doğacağını söyledik. Bu noktada Yetkin Mühendislik ve Belgelendirmenin nasıl bir ihtiyaç karşısında önerildiğini tartıştık. Yetkin Mühendisliğin Anglosakson gelenekten gelen ülkelerde uygulandığını bunun da o ülkelerin kendi mühendislik gelenekleri ve eğitim modellerinden kaynaklandığını anlattık. Ülkemizdeki mühendislik eğitiminin 80 sonrası nasıl kalitesizleştirildiğini ve tam bu noktada mühendislik eğitiminde yaşanan sorunların da gene kendi içinde çözülmesi gerektiğini anlattık. (Özelleştirme örneği ile paralellik kurarak) Modern toplumlarda lisanslama yetkisi üniversitelerindir ve her bozulma kendi içinde onarılmalıdır. Bu noktada Odalarımızın yapması gereken mühendislik eğitiminde yaşanan olumsuzluklar karşısında taraf olmak ve baskı oluşturmaktır. Kendisini akademi yerine koymaya kalkmak ya da mühendislere mühendislik öğreteceğiz demek yanlışa yanlışla ortak olmaktır. Hele ki mühendislik eğitimde yaşanan gerilemeye, mühendislik eğitimi sonrası bir belgelendirme sistemi ile çözüm bulunacağını düşünmek asıl sorunu görmek istememek demektir. Asıl sorun mühendisin bilgisi değil asıl sorun bilginin uygulanmasının denetlenmemesidir.

Yetkin Mühendislik ve Belgelendirme konularının bu ülkenin mühendislik sorunlarının çözümüne yönelik bir ihtiyaçtan çıkmadığını, uluslararası ölçekte AB-GATS sürecinde mesleklerin dönüşümü kapsamında ki düzenlemelerin bir gereği olarak ülkemize dayatıldığını anlattık. Bu durumda AB-GATS’ a karşı net bir tavır alınması gereğini belirttik.

Hali hazırda uygulanan Meslek İçi Eğitim programlarının toplumsal ve mesleki sorumluluk çerçevesinde ele alınması gerektiğini ve bu kapsamda yönetmeliklerin tekrar düzenlenmesi gereğini belirttik. Şu an uygulamada olan çerçeve yasa da Odaların kendi yönetmelikleri de Meslek İçi Eğitim’i değil belgelendirmeyi amaçlamaktadır. Bu yönü ile de Yetkin Mühendislik ve Mesleki Yeterliliğin bir ön hazırlığı durumundadır.

Gene Yetkin Mühendislik ve Belgelendirmeyi savunanların ileri sürdüğü argümanların temelsizliğini ortaya koyarak bu meselenin gerçek kaynağını yani AB-GATS sürecini irdeledik.

Tam da bu noktada sürecin tamamlayıcı unsurları olarak YÖK’ün diplomalardan mühendislik ünvanını kaldırmasını, yabancı mühendislere çalışma izni veren kanun tasarısının hazırlanmasını ve en önemlisi Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu’nun hazırlanmasının büyük resmin birer parçası olarak görülmesi gerekliliğini ifade ettik.

Sonuç olarak bugün TMMOB ve bağlı odaların yapması gereken mühendislik-mimarlık hizmetlerinin gerçekleştirildiği tüm alanlarda mesleki ve kamusal denetimin yapılması yönünde çaba sarf etmek olmalıdır. Odanın görevi üyesinin bilgisini ölçmek değil, bu bilginin meslek ve halk çıkarına kullanılıp kullanılmadığının denetlenmesi yönünde gerekli araçların oluşturulması yönünde baskı unsuru oluşturmak olmalıdır. Mühendis-mimarların yetkinliğinin sınanması ve ispatı yönüne gitmek hem sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacak hem de mühendis-mimarları birbirinin karşısına koyarak kastlaşmaya yol açacaktır ve bu kastlaşma örgütlenmeyi de bölecektir.

Sistemin, eğitimden başlayarak oluşturduğu eşitsizliğin, yetkin, uzman, yeterli, profesyonel, sertifikalı, vb. mühendislik-mimarlık tanımlarıyla tescillenmesi, mühendis-mimarların büyük çoğunluğunun, piyasa ve sömürü koşullarına terk edilmesi anlamına gelmektedir. Sorunlara bütünsel bir bakışla yaklaşarak, kaynağına inmek ve çözmeye çalışmak yerine, var olan eşitsizliği kabullendirmeye çalışan bir yaklaşım her alanda mahkum edilmelidir.

Kamusal olan her şeyin tasfiye edildiği bir süreçte TMMOB ve bağlı Odalarının da yetkilerinin daraltılması yönünde siyasal iktidar çalışmalara hız verecektir. Daha önce TMMOB ye siyasal iktidar tarafından yetkin teknik eleman tasarısı hazırlatılırken, Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu tasarısı ile TMMOB saf dışı bırakılmıştır. Bu bile sürecin nasıl işleyeceğinin yeterli göstergesidir.

TMMOB bir mücadele örgütüdür, mücadele geleneği ve üyesi ile olan güçlü bağları ile büyümüştür. Yetkin Mühendislik ve Belgelendirme sürecine “bu süreç zaten yaşanacak” diye teslim olmak kendi mücadele geleneğini reddetmektir. Tam bu noktada yetkin/yetkili mühendislik ve belgelendirme konularında ki kafa karışıklığı giderilmeli ve TMMOB’nin üyesi ile birlikte aktif bir karşı duruş sergilemesi hayati önemdedir. Süreç hızla işlemektedir. Daha geç kalındığında ulusal mühendislik-mimarlık gücümüzün yabancı tekeller karşısında tasfiye edilmesine karşı duruş sergilemek mümkün olamayacaktır.

21.02.2009 22:10    

insaatt
yazılan yorumları okudumda zannedersem yazanların çoğu öğrenci, öncelikle şunu açıkça söylemek istiyorum bu yetkin mühendislik ve sim belgesi için getirilen 3 yıl şartı tamamen yeni mühendislerin piyasaya girmesini ertelemek için yapılmıştır. (eskimiş inşaat mühendisleri tarafından) Sim belgesi olan inşaat mühendisleri tanıyorum statikten anladıkları yok. Ayrıyaten ozalitçiler, lise mezunları statik proje yapıyo... YAni diyolarki sen bildiklerinide unut. Yani bu ülkede birileri bişeyler çalıyosa bu tamamen baştakilerin suçuu. İnsanları sahtekarlığa işte bunlar teşvik ediyorlar yani mesela İMO .

23.02.2009 10:46    

kadir.xz
Bence Çok güzeL bir Karar herkes işinde profesyonelleştikten sonra imzasını atacak sorumlulugunu alacak. Bence mütiş geç kaLınmış bir oLay

24.02.2009 11:01    

deadlove_black
meraba arkadaşlar bencede güzel bir hareket .benn bulgaristanda okuyorum inşaaat mühendisligi birinci sınıf ögrencisityim ell cizimi ögrenebilecegim (tasarı geometri) ve yardım alabilecegim biyer biliyormusunuz yardımlarınızı bekliyorum...

> 1 <
Copyright © 2004-2022 SQL: 1.227 saniye - Sorgu: 89 - Ortalama: 0.01379 saniye